Evsizlerin "Top"la İmtihanı

-
Aa
+
a
a
a

Galatasaray Kulübü ''ev hakkı talebini'' dillendiredursun, rakipleri bir bir evlerini “restore” edip duruyor. Hoş, Şükrü Saraçoğlu restorasyondan da öte bir şey oldu ya, hadi neyse... Girmeyelim şimdi, stadın yeni halinin kentsel ve tarihsel dokuya ne kadar uyduğu tartışmalarına... Öte yandan, bencileyin Türkiye'nin mimari ve kent dokusuyla en uyumlu stadı olan, eski adıyla Mithat Paşa, yeni adıyla İnönü Stadyumu'nda da, hummalı bir çalışma devam ediyor. Futbolun efendileri güclerini farkında, istedikleri alana istedikleri yapıyı oturtabiliyorlar. Endüstrinin iştahı karşısında hiç kimse bir şey yapamıyor. Neyse ki, İnönü'nün güzelliği abartılı hamleleri, şimdilik, engelliyor. Ama bu güzelliğin ilelebet süreceğini de hiçbirimiz iddia edemiyoruz. Ne yazık... Özetle, “çatı meselesi” pek mühim bir hadise..

Yine, asıl yazı konusu hazırlık paslarını, pek bir geriden başlatınca, bloklar arasındaki boşluk iyiden iyiye açıldı. Halbuki bu yazının konusu; geçenlerde İsveç'in Göteborg kentinde, ikincisi düzenlenen ''Homeless World Cup'', yani ''Evsizler Dünya Şampiyonası''.

Birincisi, 18 ülkenin katılımıyla, 2003'te Avusturya'nın Graz kentinde düzenlenen organizasyonu yaklaşık 20,000 kişi izlemiş. Aslında, bu turnuva ''International Network of Streetpapers'' (Uluslararası Sokak Gazeteleri Ağı) adlı kuruluşun organize ettiği bir inayet turnuvası. Yani, dünyanın evsizlerinin bir araya gelip ''Mekân Bahane, Futbol Şahane'' sloganıyla hayata geçirdikleri bir olay değil. INSP, projeye Birleşmiş Milletler'i ve UEFA'yı ortak ederek, yanına da Manchester United, DHL, White&Case gibi sponsorları koyup, evsizlere bundan sonrası için daha iyi hayat sağlayacak bir ''görünürlülük projesi''ni, futbol vesilesiyle hayata geçiriyor. Sitelerinde de (www.streetsoccer.org) turnuva sonrası kaç kişinin iş bulduğuna dair bilgiler mevcut. Bu arada web sitelerinin isminin de “sokak futbolu” olması, bizim gibi ha bire mahalle futbolu fenomenine öykünenler için de pek manidar. Unutmadan; turnuva maçları statlarda, 90 dakika oynanmıyor. Sokaklarda, toplamda 14 dakikadan oynanıyor. Türkiye hiç katılmamış; katılsak belki ''5'te devre, 10'da biter''i kabul ettirirdik. Bizim de kupaya bir yerel katkımız olurdu. Turnuva seneye, evsizlik konusunda öne çıkan kentlerden biri olan New York'ta düzenleniyormuş. Şimdiden haber edelim...

Futbol oyunu mevzubahis olduğunda bu kadar açgözlülüğün, halden anlamazlığın, kapitalist iştahın şaha kalktığı bir ortamda her türlü çelişkisine rağmen böylesi bir girişim pek önemlidir. Selamımızı gönderelim.

Dünyanın devasa takımları, kendi evlerini yeni zamanlar “arena”arına çevirirken, birileri başlarını sokacak bir çatı dahi bulamıyor. Ve bu evsizliğe, düzensiz beslenme, açlık, işsizlik, sağlık ve eğitim olanaklarına ulaşamama gibi birçok yoksulluk türevi de eşlik ediyor. Hal böyle olunca, futbol gibi üst-düzey yaşam kalitesinin parsellemeye başladığı ve alttakilerin sadece “gözden uzak taraftarlığa'' paslandığı bir ortamda, futbolu tekrar ezilenlerin yaşam alanlarına, sokaklara çekmek gerekir. Sadece politik saikle de değil, Cruyff'un da altını çizdiği gibi, endüstrinin modern futbolu iyice kabak tadı vermeye başladı..Ne varsa '”sokak” ta var. Ve sokak bize her zamanki gibi çok yakın... 

 

30 Temmuz 2004 tarihinde Birgün gazetesinde yayınlanmıştır.

 

(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayınlandığı yayını belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)